Afganistan’ın Kısa Yakın Tarihi

1919 yılında Afganistan’ın başında olan Emir Habibullah bir suikaste kurban giderek ölmüştür. Yerine oğullarından Emanullah Han geçmiştir. Reformcu bir kişi olan Emanullah Han Afgan Devleti’nin iç teşkilatını düzenleyip Afganistan istiklalinin tanınması için çalışmalara başlamıştır. Afganistan’ı tanıtmak için Rusya ve Avrupa’ya heyetler göndermiştir. Emanullah Han İngilizlerin Afganistan üzerindeki etkisini kırmak için Sovyetler Birliği ile antlaşma imzalamıştır. Afganistan’ın Rusya ile yakınlaşması İngilizlerin hoşuna gitmemiştir. Bu anlaşmazlık kısa sürede savaşa dönüşmüşse de büyük bir savaşa gidilmeden ateşkes olmuştur ve İngiltere ile 08 Ağustos 1919 tarihinde ‘Rawalpindi’ Antlaşması imzalanmıştır. Bu antlaşma ile İngiltere Afganistan’ın tam bağımsızlığını tanıyarak Afganistan’dan çekilme kararı almıştır. Bu tarihten sonra Afganistan, birçok ülkeyle Emanullah Han öncülüğünde diplomatik ilişkiler kurmaya başlamıştır.
Türkiye ve Afganistan
Afganistan, bağımsızlığını kazandıktan sonra Afganistan’ı ilk tanıyan ülkelerden biri Türkiye’dir. 1 Mart 1921’de Moskova’da Afgan Heyeti ile Türk Elçilik Heyeti ‘Türkiye – Afganistan İttifakı Antlaşması’nı’ imzalamışlardır. Bu antlaşmaya göre Türkiye Afganistan’ın bağımsızlığını tanımış ve eğitim ve idari alanda modernleşmesi hususunda destek sağlamayı taahhüt etmiştir. Bu antlaşmadan sonra eski Medine Valisi Fahrettin Paşa, Kabil’e ilk Türk sefir olarak atanmıştır. 1 Mart 1921’de imzalanan antlaşmadan sonra Türkiye’den giden uzmanlar Afganistan’ın modernleşme ve gelişmelerine katkı sağlamıştır. Diğer taraftan da Afgan Devleti, Afgan Gençleri Türkiye’ye ve Avrupa’ya eğitim için gönderip Afganistan’ın geleceğine yatırım yapmıştır. Emanullah Han, Afganistan’ın eğitim ve modernleşmesine katkı sağlamak ve diğer ülkelerdeki gelişmeleri yerinde görmek için 1927’nin sonuna doğru yurt dışına geziye çıkmıştır. Bu gezi kapsamında Emanullah Han Mısır, Fransa, Belçika, İsviçre, Almanya, İngiltere, Rusya ve Türkiye’yi ziyaret etmiştir. Bu gezi Afganistan’daki muhalifler tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Hatta Emanullah Han’ın Almanya’ya insan cesetlerinden sabun yapma makinası almaya gittiği gibi söylemler bile çıkmıştır. Emanullah Han, son olarak Mayıs 1928 tarihinde Türkiye’ye gelmiştir. Emanullah Han Türkiye’ye geldiğinde 1921 de imzalanan antlaşmaya ek olarak ‘Türkiye – Afganistan ‘Mühadenet ve Teşriki Mesai Muahedenamesi’ adıyla yeni bir antlaşma imzalanmıştır. Bu antlaşma sayesinde Afganistan ile 1 Mart 1921’de yapılan antlaşma yenilenmiş ve ilişkiler güçlendirilmiştir. Yeni imzalanan antlaşma ile samimi ve ebedi dostluk öngörülmüş, her iki devletten biri aleyhine düşmanca bir hareket gerçekleştiği takdirde ortak hareket edilmesi kararlaştırılmıştır. Antlaşma ile Türkiye, Afganistan’a eğitimin ve ordunun geliştirilmesi için her türlü uzmanları Afgan Devleti’nin hizmetine vermeyi taahhüt etmiştir.
Ancak Emanullah Han’ın ülkede bu denli değişiklikler yapması, dış ülkelere açılması, dini ve kültürel konulara uymayan değişikliklere gitmesi halk tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Afganistan bu kadar hızlı değişmeye hazır değildi. Emanullah Han’ın modernleşme çabaları başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Ülkede çıkan isyanlar iyice büyümüş ve 1929 yılında Emanullah Han ülkeden kaçıp İtalya’ya sığınmak zorunda kalmıştır.
Sovyetlerin İşgaline Giden Süreç
Başşehir Kabil isyancılar (Beççe-i Saka) tarafından ele geçirilmiştir. Emanullah Han’a muhalefetiyle bilinen, Fransa’ya bir nevi sürgüne gönderilen Nadir Han Afganistan’a geri dönmüştür. Kabil’deki Beççe Hükümeti elçi göndererek Nadir Han’ı Kabil’e çağırmıştır fakat Nadir Han bu isteği reddederek muhalif kesimde kalmıştır. Nadir Han Kabilelerin desteğini alarak Kabil’i geri almıştır. 16 Ekim 1929’ da ise Kabile Reislerini ve Din Adamlarını bir araya getirdiği toplantıda resmen Afgan Kralı ilan edilmiştir. Fakat bu krallık çok sürmemiştir. 1933’te suikaste uğrayıp ölmüştür. Oğlu Zahir Şah yerine geçmiştir. Zahir Şah devrinde dış politika tarafsızlıkla yürütülmeye çalışılmıştır. 1937’de Türkiye, Irak ve İran ile birlikte Sadabat Paktına girmiştir.
1947’de İngilizlerin Hindistan’dan çekilmesi üzerine o bölgede Hindistan ve Pakistan adı altında 2 devlet oluşmuştur. Bu boşluktan yararlanmak isteyen Afganistan Devleti daha önce Durand Hattı ile Hindistan’a bırakılmış olan Afganların yaşadığı yerleri isteyince Pakistan Devleti ile karşı karşıya gelmiştir. İngiltere’nin yeni silahlar vererek Pakistan’ı modernize etmesi, Afganistan’ı Sovyetler Birliği’ne yakınlaştırmaya itmiştir. Bu durum daha da ilerlemiş Afganistan ve Sovyetler arasında siyasi, ekonomik ve ticari antlaşmalar imzalanmasına neden olmuştur. Sovyetler Birliği ülkeye yeni yollar, fabrikalar ve elektrik santralleri inşa etmiştir. Ülkede iyice etkisini gösteren Sovyetler Birliği siyasi anlamda da Başbakanlık ve Dışişleri Bakanlığı gibi koltukları da kendi adamlarıyla doldurmuştur. Sovyetlerin bu nüfuzunu fark eden Zahir Şah Başbakan Davud Han’ı görevden almıştır. Bu hamlesiyle dikkatleri üstüne çeken Zahir Şah Sovyetlerin Davud Han’ı desteklemesiyle kansız bir darbeyle tahttan indirilmiştir. Davut Han’la beraber monarşi sona erip Cumhuriyet ilan edilmiştir. Bunun ardından Sovyetler kendi ülkesinde yetişmiş sivil ve askeri personelleri orduya ve devletin önemli idari kadrolarına yerleştirmeye başlamıştır. Ülkesinin Sovyet etkisine girdiğini anlayan Davut Han, Zahir Şah’ın yaptığı hatayı yaparak ülkedeki iki önemli Marksist lideri tutuklatmış ve komünistleri yönetimden uzaklaştırmak için sert önlemler almıştır. Fakat geç kalınmış bir tedbir olan bu hamlenin sonucunda 1978 yılında ordudaki Marksist subaylar, diğer subayları etkisiz bırakarak altlarındaki birliklerle başkanlık sarayını ele geçirerek, Davut Han’ı ve ailesindeki fertleri öldürmüş ve darbe yapmıştır.
Bu darbeyle başa Nur Muhammet Tereki gelmiştir. Yönetime gelen Komünist Nur Muhammet Tereki Hükümeti, muhalefete baskı ve işkenceler uygulamış, toplu infazlar yapmıştır. 1979 senesinde Tereki’nin sosyalist darbesinden sonra o dönemin ABD Afganistan Büyükelçisi Adolp Dubs kaçırılarak öldürülmüştür. Bu olaydan sonra ABD 2002’ye kadar Afganistan’a Büyükelçi atamamıştır. Tereki’nin bu baskıcı halleri ve Sovyet taraftarı bir ülke kurması halk içinde de tepkiyle karşılanmış ve isyanlar baş göstermeye başlamıştır. Hal böyle olunca Tereki’de çok fazla iktidarda kalamayıp darbe ile öldürülmüştür. Yerine Hafızullah Emin gelmiştir. Hafızullah Emin her ne kadar başa geldikten sonra Sovyetlere bağlılığını bildirmişse de çok kısa süre geçmeden Sovyetler Birliği Afganistan’a girmiştir. Sovyetler Birliği Afganistan’a girdikten sonra Hafızullah Emin’i öldürmüş ve yerine eski başbakan yardımcısı Babrak Karmal’ı getirmiştir.
SSCB’nin Afganistan’a Müdahelesi
Kızıl Ordu resmen 29 Aralık 1979’da Afganistan’a girmiştir. Sovyetler bu müdahaleyi Afganistan Hükümeti’nin daveti üzerine geldiğini söylese de bu apaçık bir işgaldir. Sovyetlerin Afganistan’ı işgali ile Afgan halkının direnişi, adaletsizlik, fakirlik ve gelir düşüklüğü ile yayılmış ve büyümüştür. Halkın isyan etmesinin en önemli sebebi Sovyet destekli hükümetlerin, halkın dini ve geleneksel dokusuyla radikal bir biçimde oynamalarıdır. Afganistan direnişi hızla büyümüş ve o sırada Pakistan’daki Peşaver Vadisi Afgan mültecilerle dolmuştur. O bölgedeki mülteci sayısı 3.5 milyona kadar ulaşmıştır. Pakistan buradaki mültecileri kabilelerine göre kamplara yerleştirmiştir. Daha sonra bu kamplarda Mücahid Grupları oluşmaya başlamıştır. ABD’nin özellikle 1984’ten sonra Pakistan üzerinden mücahid gruplarına yaptığı silah ve nakit yardımlarıyla Ruslara büyük kayıplar verdirtmiştir. Sovyet destekli hükümet ülkenin ancak %15 ile %20 sinde kontrol sağlayabilmiştir. 15 Şubat 1989 tarihinde yenilmez denen Sovyetler Birliği ordusu Afganistan’dan çekilmiştir. Yaklaşık 10 yıllık bu süreçte 1.500.000 ile 2.000.000 arasında Afganistanlı öldürülmüştür. Sovyetlerin açıklamasına göre de 15 bin Sovyet askeri öldürülmüştür fakat gerçek sayıların 50 bin olduğu düşünülmektedir. Sovyetler çekilmiş olsa dahi uzaktan SSCB destekli hükümet hala başta durmuştur ve mücahitlere karşı savaşmıştır. Bu durum 1992 yılına kadar sürmüştür. 1991 de Sovyetlerin yıkılmasıyla Afganistan’a olan destek de sona ermiştir. Desteklerin sona ermesiyle Afgan ordusunun en önemli gücü olan hava gücünü yakıt bulamadığı için kaybetmiştir. 1992 de Sovyet destekli Necibullah hükümeti de dayanamayıp çökmüştür.
-
Sovyetler Sonrası İç savaş ve Taliban Dönemi
1992 de Sovyet destekli hükümetin de istifa etmesiyle barış ve istikrar sağlanamamış tam aksine mücahitler ve diğer güçler arasında iç savaş başlamıştır. Bu iç savaş döneminde savaş ağaları ülkenin farklı yerlerini ele geçirmiştir. Ülkenin kuzeyini (Güney Türkistan’ı) Abdürreşit Dostum, ülkenin batısını İsmail Han, Kabil’i ve kuzeyini Ahmet Şah Mesud, Kabilin batısında ise Hazaralar hâkimiyet sağlamışlardır. 1996’ya kadar iç savaş devam etmiştir. 1996’da Taliban’ın Kabil’i ele geçirmesiyle Taliban tarafından Afganistan İslam Emirliği ilan edilmiştir. Taliban 1997’de şehrin kuzeyindeki Mezar-ı Şerif’i, 2000 yılına kadar ise de ülkenin %90’ını ele geçirmiştir. Bu kurulan yeni rejimi tanıyan ülkeler Pakistan, BAE ve Suudi Arabistan olmuştur. Bu 5 yıllık süreçte Taliban Afganistan’ı sözde Şeriat (İslam Hukuku) ile yönetmiştir. Kadınların okula gitmesi, tek başına dışarı çıkması veya çalışması yasaklanmıştır. Televizyon izlemek, resim yapmak, kutlamak yapmak gibi faaliyetler de yasaklanmıştır. Namaz kılmak zorunlu hale getirilmiştir. Namaz vakitlerinde camilere gelmeyen ve sakal uzatmayanlar cezalandırılmıştır. Uyuştucu kullanmak veya satmak yasaklanmıştır. 2001 yılına geldiğinde uyuşturucunun merkezi olan Afganistan’da uyuşturucu kullanımı ve satışı %99 azalmıştır. Bu durum 7 Ekim 2001’e kadar devam etmiştir.